14 Mart 2011 Pazartesi

Kahverengi Kırmızı Toprak

Bizim oraların ağıtlarına benzeyen bir ezgi arka planda çalıyordu. Üzerine de PJ ablamız bir şeyler söylüyordu ama ben onu değilde arkada çalan ezgiyi dinliyordum. Şarkı tam bitti bitecek derken kulaklığımı çıkarıp metroda ney çalan adama kulak kesildim bu kez. Sanki şarkının devamını çalıyor gibiydi. Bu tesadüfü uyum bir anlığına da olsa tebessüm ettirmişti bana. Lakin akşam eve geldiğimde şarkıdaki ezginin Kürtçe olduğunu öğrenince bu kez kendimi "Çok bildiğini sanan çok yanılır" hesabı duvarlara vurma gereği duydum. "Bizim lehçemiz farklı kardeşim!" şeklinde bir savunmayla bu konuyu bir daha hiç açılmamak üzere kapatmakla yetiniyorum şimdilik...

Şubat ayında yayınlan Radiohead'in son albümü King of Limbs'le başka bir boyutta müzik dinlediğimizi zannederken meğer fazla ihmal etmişiz PJ ablamızı. Bu iki albümü karşılaştıranlar kervanına dahil olmakta ben de bir sakınca görmüyorum. Siz de görmeyin.Sene sonuna kadar bir mucize gerçekleşmezse yıl sonunda da yine bu iki albümü konuşuyor olacağım(z).

14 Şubatta piyasaya sürülen, kilise de kaydedilmiş, savaşı anlatan, ilk gününde ve ilk dinleyişimde beni sarsan yeni PJ Harvey albümü "Let England Shake" bu yılı sallamaya şimdiden aday. Albümden yayınlanan ilk single "The Words That Maketh Murder" şarkısında "What if I take my problem to the United Nations" şeklinde sakin sakin günümüz dünyasında olup bitene kızan PJ'nin Nisan 18'de yayınlanacak ikinci single "The Glorious Land" ile bu kez savaşın ve albümün gerçek anlamda açılışını yapmış olacak.

Albümü dinlerken gözden kaçmayan detaylardan biri de PJ'nin Björk vari vokalleri. Kürtçe ezginin duyulduğu "England" ve "Written On The Forehead" şarkılarında bu bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bunun yanında ondan alışık olmadığımız bir vokal tarzıyla yorumladığı "On Battleship Hill" 50. dinleyişten sonra bu zamanda bu kadar güzel şarkı dedirtecek cinsten. Sonrasında "In The Dark Places" ile artık Radiohead ile yapamadığım diğer boyutta müzik dinleme işini bu kez hakkını vererek yapmış olmanın mutluluğu ile albümün sonlanmasını istemiyor insan ama nafile...

Albümün finalinde hazır 18 Mart yaklaşmışken Çanakkale'de olup bitenlere göndermeler yaptığı şarkısı "The Colour Of The Earth" ile savaş sonrası geriye kahverengi kırmızı topraktan başka bir şey kalmadığından bahsediyor PJ ve albümü bu sözlerle bitiriyor.Biz de burada bitirelim madem.

Read more...

1 Mart 2011 Salı

Akademi'nin Kürt Sorunu

Şehir Üniversitesi öğretim üyesi sosyolog Prof. Dr. Mesut Yeğen'in, ODTÜ'de kendisine profesörlük kadrosu verilmeyişinin hikayesini kamuoyuna aktarması üzerine başlayan tartışma, Kürt sorunu'nun halen Akademi'nin 'kara deliklerinden' birini oluşturduğunu yüzümüze vurdu

Şehir Üniversitesi öğretim üyesi sosyolog Prof. Dr. Mesut Yeğen, ilki Radikal İki'de ikincisi ise Taraf'ta "Nasıl Profesör Olunur?"başlıklı birbirinin devamı iki makale yayımladı. Eski ODTÜ öğretim üyesi Yeğen makalelerinde, ODTÜ'de kendisine profesörlük kadrosu verilmeyişinin hikayesini anlatıyordu.

Akademisyenlere üniversitelerde Kürt meselesi üzerine yazmanın halen sorun olup olmadığını, bu çalışmaların kadro alımına nasıl bir etkisi olduğunu sorduk:

'OTO SANSÜR UYGULANIYOR, ÖNYARGI VE DIŞLAMA ÇOK YAYGIN'

İsmail Beşikçi (Sosyolog): "Üniversite resmi ideolojinin gereklerine göre tavır ve davranış sergilemektedir. Günümüzde artık mücadelenin getirdiği fiili kazanımlardan dolayı Kürt meselesinin inkarı yapılamıyor. Ama Kürtlerin Kürt toplumu olmaktan doğan hakları konusunda çalışmalar yapanlar şu veya bu gerekçelerle engelleniyor. Özgür eleştiri kurumlaşmadan bilim ortamının oluşması olanaklı değil. Bütün bunlar, Kürt sorununa bilimin kavramlarıyla yaklaşmayı, resmi ideolojinin eleştirilmesini, bu eleştirinin devamlı kılınmasını gerektirir."

Doç. Dr. Ertan Efegil (Sakarya Üniversitesi): "Bir doktora öğrencim Kürt meselesi üzerine yazmak istiyor, ben bunda bir mahsur görmedim. Bunlar tartışılan konular artık. Tezin yazılması gerektiğini savundum. Tutucu olmanın bir anlamı yok artık. Bilimsel olarak teorik yaklaşımları dikkate aldığınız sürece bu konuları tartışmak gayet normaldir. Akademisyenler otosansür uyguluyor olabilir ama artık daha cesur davranıyorlar. Kürt sorunu çalıştığı için hışma uğrayan biriyle karşılaşmadım. Resmi tezleri eleştiren makaleler yazan bir arkadaşım bu çalışmalardan derlediği tezle daha yeni doçentlik aldı."

Dr. Cengiz Aktar (Bahçeşehir Üniversitesi): "Milli tasavvurun dışına düşen bütün uzmanlıklar akademide eser miktarda bulunurken akademik kadronun gerekçesini makul bulmak mümkün değil. Yeterince işlenmeyen tüm bu uzmanlıkların bir nevi pozitif ayrımcılığa tabi tutulması beklenir. Bu sadece bir akademik hassasiyet değil, ülkenin istikrarı için olmazsa olmaz bir siyasi gerekliliktir. Kadro alımında Kürt kimliği öne çıkan adaylar işe kolayca alınmazlar ama Kürt olup Kürtlüğünü görmezden gelenler daha kolay hareket eder."

Prof. Dr. İhsan Dağı (ODTÜ): "Mesut Yeğen, ODTÜ'de profesör olan birçok kişiden daha fazla ve daha nitelikli eserleri olan bir akademisyen. ODTÜ'de profesör yapılmaması için hiçbir neden yoktu, Kürt meselesi üzerine yazdıklarından ve konuştuklarından başka. Yeğen üzerinden akademiya 'disiplinize' edilmeye, üniversitelerde 'milli güvenlik' düzeni kurulmaya çalışıldı. Bu mesele rektörlerin komutanların odalarından çıkmadıkları dönemden kalan bir meseledir. Şimdi bu sorunlar büyük ölçüde aşıldı. Üniversiteler çok daha özgür. Kürt meselesi serbestçe konuşuluyor, araştırılıyor."

Prof. Dr. Büşra Ersanlı (Marmara Üniversitesi): "Kürt sorununun herhangi bir alanı üzerine yapılan çalışmalara karşı geniş bir önyargı hakim. Marmara'da da 2007 yılında anadil hakkı üzerine yazılan çok başarılı bir tez 'anayasanın başlangıç ilkelerine aykırı' olduğu gerekçesiyle üniversitenin Avrupa Birliği Enstitü Müdürlüğü tarafından reddedilmişti. Bugün yine böyle mi olurdu bilmiyorum ama önyargı ve dışlama çok yaygın."

MESUT YEĞEN'İN YAZISINDAN...
"Profesör olamayacağıma hükmeden jüri mensuplarının gerekçeleri özetle şöyle. Ayşe Ayata raporunda iki esas gerekçe öne sürülüyor. İlk gerekçeye göre, yayınlarım daha çok Kürt sorunu hakkında yazdığım doktora tezimden üretilmiş olup bazı yayınlar birkaç yerde birden aynen yayımlamıştır. İlkiyle bağlı ikinci gerekçeye göre de, yaptığım yayınlar Kürt meselesi üzerine yoğunlaşmış olup yeterince çeşitlenmiş değildir.

Feride Acar raporunun gerekçeleri de benzer. Acar da yayınlarımın birbirinin tekrarı olduğunu ve Kürt meselesi haricinde pek çalışma yapmadığımı iddia ediyor, ancak ekliyor: Kürt meselesi haricinde yapmış olduğum az sayıda yayın da hakemli olmayan dergilerde, derlemelerde ve bildirilerde yer almıştır.

Etnik kimliğimi, doğum yerimi değerlendirme konusu yapan Mustafa Erkal raporu ise zatıma ilişkin veciz sıfatlarla dolup taşıyor. Bu veciz sıfatlardan birkaç güzide örnek vereyim: 'Etnik asabiyet gösteren', 'ilkel etniklik yapan', 'devlete sadakatsiz', 'anti-Türk ve anti-devlet yaklaşım gösteren' vb."

MESUT YEĞEN KİMDİR?
1964’te Siverek’te doğdu. Ankara Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden lisans ve yüksek lisans, Essex Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden doktora derecesini aldı. Halen Şehir Üniversitesi'nde profesör olarak akademik hayatına devam ediyor. Yeğen'in İletişim Yayınlarından çıkan "Devlet Söyleminde Kürt Sorunu", "Müstakbel Türk'ten Sözde Vatandaşa Cumhuriyet ve Kürtler", "Son Kürt İsyanı" adında üç kitabı bulunuyor.

AKADEMİ'NİN KÜRT SORUNU...
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Ulusal Tez Merkezi'nin taramasında "Kürt" kelimesini aratınca çıkan 84 sonuç arasında Kürtlerle ya da Kürt sorunuyla ilgili İngilizce/Türkçe yazılmış toplam 60 yüksek lisans/doktora tezi yer alıyor. Bunların sadece sekiz tanesi doktora tezi. Aynı taramada "Arap" kelimesi 368, "Osmanlı" ise 1746 sonuç veriyor. "Kürt sorunu" taramasından ise 11 sonuç çıkıyor.

Mesut Yeğen'in "Nasıl Profesör Olunur" başlıklı makaleleri:


Kaynak: Turnusol 
Not:Haber ve yazılar için Engin'e teşekkürler.

Read more...