26 Ocak 2011 Çarşamba

Amed

"Açılan kapıyla birlikte kendini dışarıya ilk atanlardan biri bendim. Kapıdan çıkışımla yüzüme vuran sıcak hava beni uçağın pervanelerini aramaya yöneltmişti. Uçağın merdivenlerinden bir an önce aşağıya ineyimde bu sıcak hava akımından bir an önce kurtulayım düşüncesiyle hızlıca iniverdim merdivenlerden. Uçaktan bayağı uzaklaşmama rağmen sıcak hava yüzüme vurmaya devam edince sıcaktan ağlar gibi oldum bir an ufak bir duraksamadan sonra kendimi kurtarmak için üzerinde Diyarbakır Havaalanı yazan yapının içine attım..."

Sıcak hava ve burnunuzda kuruyup kocaman bir kütle şeklini alan sümükler bir yana bütün yollar Romaya çıkar hesabı Güneydoğuda'da nereye giderseniz gidin bütün yollar Diyarbakır'a çıkar. Zaten şehir içinde türkülere konu olan, önceleri surların içinden şehrin dışarıya açılan kapıları Mardin Kapı ve Urfa Kapısı da bunu kanıtlar nitelikte. Hemen her şehirde olduğu gibi burası içinde eski ve yeni Diyarbakır isimlerini kullanmak pekte kulak tırmalamasa gerek. Üstelik bu ayrım kent merkezini çevreleyen surlarla birlikte daha belirgin bir hal almış durumda. 2000'ler sonrası neredeyse ikiye katlanan kent merkezi nüfusu surlar dışında kalan Yeni Diyarbakır'ı birer apartman mezarlığına dönüştürmüş desek pekte yeridir. Yanlışlıkla yolunuzu kaybedip de bu mezarlığın içine düşerseniz mezarlığın içindeki işssizler ordusunu çok net görebileceğiniz kentlerden birisi Amed.

Şehrin her neresinde iseniz sıcağa aldırmadan "Haydê! Xestexane, Koşu Yoli, Ofis, Dağkapi!" diye bağıran dolmuş ya da otobüslerden birine binip şehir merkezine ulaşmak mümkün. Kültürel merkezdeki Gazi Caddesi denilen yerde şehrin tarihi yapıları bol miktarda görülebilmekte. Gerek bu cadde üzerinde yürürkeken, gerekse caddeden sağa sola sapıp daracık sokaklar arasında yürürken şehir sanki halen birkaç yüzyıl öncesinde yaşıyormuş gibi görünüyor. Başlangıçta bir yabancı için biraz ürkütücü gibi gözükse de biraz dolaştıktan sonra bu korku yerini gayet keyifli keşfetme arzusuna bırakıyor. Dolaşırken buralarda halen mevcut olan kasetçilerden duyulan hareketli, zaman zaman insanı çılgına çeviren Kürtçe melodiler eşliğinde tarihi hanları, surları, camileri, Süryani kiliselerini gezebilmenizin yanı sıra; sağda solda hayatınızda daha önce göremeyeceğiniz bugün görseniz bile ne satıldığını anlamayacağınız dükkanlar, çarşılar, zanaatkarlar pek çok tarihi yapıdan daha ilgi çekici olabilir.

Kenti gezmenin en keyifli yanlardan biri de gezerken sağda solda konuşulanlara kulak kabartmak. Ancak siz de benim gibi Amed'de konuşulan Kürtçe'den bir şey anlamıyorsanız işiniz biraz daha zor demektir. Bölge insanı genelde kendi arasında doğal olarak Kürtçe konuşuyor. Hatta devlet dairelerinde ve bankalarda ve hastanelerde Kürtçe konuşan memurlar ya da işlerin Kürtçe yürüdüğünü bile görebilmek mümkün. Ancak bu sizi çok ürkütmesin sizin yabancı olduğunuzu anladıklarında Türkçe konuşmaya başlıyorlar. Fakat benim gibi Kürt olduğunuzu anlayıp size Kürtçe sorular sormaya başladıklarında çeşitli iletişim zorlukları yaşamıyor değilsiniz. Lokantada yemek yerken, bir çay bahçesinde çay içerken ya da otobüs beklerken bu kulak kabartmak işi daha kolay oluyor. Şehrin politize edilmiş halinden kaynaklı pek çok konuşma bu eksende dönüyor. "Sene bilemedin '78 bilmedin '79... Sağ-sol zamani...diye başlayan kentte yıllar boyu yaşanan ve kendilerinin tanık oldukları olayları, acıları, dramları büyük bir gururla anlatmak çoğu Kürtte olduğu gibi büyük bir zevk onlar için.  Geçen senenin en konuşulanlarından biri de benim ilk seferimde sıcak havadan dolayı havaalanında pek farkedemediğim ancak daha sonra buranın aslında askeri havaalanı olduğunu öğrendiğim Diyarbakır Havaalanından hergün Kuzey Irak'ı bombalaya gidiyoruz diye havalanan jetlerin akşamları kentin etrafını saatlerce turlamasının aslında halk üzerinde psikolojik baskı oluşturmaya yönelik olduğuna dair konuşmalardı...

Kulak kabartmanın dışında kente gelmişken şehir insanı tarafından kahvaltı yerine bile tercih edilen meşhur Diyarbakır ciğerini tatmadan ayrılmayın. Yok tıka basa yemek istiyorum diyorsanız Mardin Yolu üzerinde şehrin meşhur lokantalarından birinde bu isteğinizi çokta ucuza gerçekleştirebilirsiniz. Paranız yoksa da fırınlardan birine girip batılıların pide dediği sıcak açık ekmeklerden bir tane alıp yiyin. Tarihi yerlerin dışında şehrin işlerinin yürüdüğü, çarşısı diyebileceğimiz Ofis denilen yer şöyle bir turlanabilecek yerlerden. Vakit bulursanız şehrin içine sıkışmış dillere destan Diyarbakır Cezaevine'de bir göz gezdirin.



Read more...

20 Ocak 2011 Perşembe

Hamash Delam Migire




bir gün ışığa gittim,
ışık havada dağıldı gitti
bir gün hangara gittim,
hangar yıkıldı ve s..ildi
bir gün hiçe gittim,
bayılıp, karnını tuttu ve gitti
bir gün sadakata gittim,
vay vay vavay nereye gitti,
hep canım sıkılıyor, hep tenim esirdir.
hançerledim, iyileşmedi,
can çekiştim (kanat çırptım) olmadı,
hint kadehi bizim, sarhoş raconu bizim,
ayrı düşme acısı bizim, aşk ve meşk bizim,
sır ifşa etmek bizim, serserilik yapmak bizim,
bakire olan hamile bizim, yaşayan şehit bizim,
cep telefonu olan molla bizim,
bilgisayar dosyası olan devrim muhafızları bizim,
hüseynin yolu bizim, humeyni havalimanı bizim,
sufi rehberi bizim, kufi alfabesi bizim,
bakire olan hamile bizim, yaşayan şehit bizim
delikli asfalt bizim, ah sesinin lezzeti bizim,
bakire olan hamile bizim, yaşayan şehit bizim,
onlar bizi aşağı vurdu,
bang bang,
biz yere düştük, 
bang bang,
o korkunç ses


Kaynak : Şeytan Uçurtması(Sözler) ve Engin(Şarkı)

Read more...