1 Haziran 2010 Salı

30528 Kilometre Murabbalık Bir Toprak Parçası : Belçika

Kral II. Albert’in gücü anlaşılan bu ülkeyi daha fazla bir arada tutmaya yetmiyor. Flamanca, Fransızca ve Almanca’nın resmi diller olduğu 30528 km2 ‘lik Belçika yıllardan beri süre gelen ayrılık rüzgarlarının daha bir kuvvetli estiği günlerden geçiyor. Hükümetin istifa ettiği, Flamanların mecliste kendi milli marşlarını söylediği ülkenin 1 Temmuz’da Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’na gelecek olması da cabası.

1800’lü yıllarda bir tampon bölge oluşturmak amacıyla İngiltere’de yaşayan bir Alman prense bağışlanan topraklarda kurulan Belçika, ihtiyaçlarını yine kendisine hediye edilen sömürgesi Kongo’nun kaynakları sayesinde karşılamıştır. Buralarda şehirleri gezdiren rehberlerinde anlattıkları üzere ülkenin zenginliğinin temelinde Afrika’dan çaldıkları elmas ve altınlar yatmaktaymış. Üstüne birde pamuk ve kahve gelirleri eklenince 1960’lara kadar Belçikalılar Kongo yönetiminde olan hakimiyetini sürdürmüştür. 1. ve 2.Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından işgal edilen Belçika 1980’li yıllarla birlikte ülkeyi bir arada tutabilmek için merkezi yapıdan uzaklaşıp federe bir yapıya bürünmüştür. Anayasa tarafındanda tanınan federe devlet yapısına göre nüfusunun %60 kısmını Flamanlar’ın %30’nu Valonların oluşturduğu Belçika üç bölgeye ayrılmıştır. Bunlar başkenti Brüksel olan Flaman Bölgesi, yine aynı şekilde başkenti Brüksel olan Brüksel Bölgesi ve başkenti Namur olan Valon Bölgesi. Ülkeyi bölgelere ayırmakta yaşanan karmaşa bu bölgelerde konuşulan dillerle daha da karmaşık bir hal almakta. Öyle ki sözde Flamanların başkenti olan Brüksel’de halkın %90’ ı Valon Bölgesi’nin resmi dili olan Fransızca’yı konuşuyor. Ülkenin doğusunda resmi dillerden Almanca’yı konuşan %1 lik bir kısım olduğunu da ekleyelim.

Ülke yönetimine gelince bir önceki yazıda Flaman gençlere “Yönetim şekliniz ne?” diye soru sorma isteğim büyük haksızlık olmuş. Onca aramadan sonra bulduğum en karmaşık ve en makul cevap 5 kavramdan oluşuyor: Anayasal Monark'a bağlı federal parlamenter demokrasi. İngiltere’de olduğu gibi kralın yönetimde etkisiz olduğunu söylemek mümkün değil tabi burada. Kral II. Albert’in yasama ve yürütme görevlerinde olan sorumluluklarının yanı sıra Bakanlar Kurulu’nu atama, hükümeti kurma görevini verme gibi görevleri de var. Yani halkın yönetenleri direk seçmesi gibi bir durum söz konusu değil. Ancak bunun yerine tam olarak nasıl oluyor bilmiyorum ama halk hükümeti direk seçemediği için, hükümet parlamentoya kararları ile ilgili hesap vermek zorundaymış. 13 Haziran'da yeniden seçimlere gidecek olan Belçika’da biri Flaman biri Valon olmak üzere ikişer adet liberal, muhafazakar ve sosyalist parti bulunuyor.

Ülke de ayrılık sesini en çok çıkaran Flamanların bu istediğini ülkedeki güçlü taraf olmalarından kaynaklanıyor. Valonlar 1945’lere kadar eğitimli ve güçlü olan, ülkenin önemli maden kaynaklarına sahip olan taraf iken bu tarihten sonra ülke ekonomisinde yaşanan yapısal değişiklik sonucu lideliği Flamanlara kaptırmıştır. Bugün Belçika endüstrisinin büyük bir kısmının yanı sıra, ülke ekonomisine büyük katkısı olan önemli limanlar Flaman Bölgesi’nde yer almaktadır.

Bunca karmaşık bir yapısı olan ülkede son yıllarda artan ayrılık sesleri politikacıları ülkeyi bir bütün olarak yönetmek yerine devlet bütçesini küçültüp kendi bölgesel sorunlarını çözmeye yöneltmiş durumdadır. Federal kurumların ülke yönetimindeki bu baskınlığı onları; ülkenin paylaşılan malları, ortak değerleri ve menfaatleri için karar alamaz duruma getirmiştir.Ülkede son yıllarda her seçim sonrası hükümet kurma krizleri yaşanmış, kurulabilen koalisyon hükümetleri ise kısa süre ayakta kalmayı başarabilmiştir.

Bütün bu gelişmelere rağmen ülkeyi bugün bir arada tutmaya yarayan faktör olarak ayrılıkçı Flamanların istediği Brüksel’de Valonların çoğunlukta olması gösterilebilir. Ülkede bir yandan Brüksel Bölgesi’nde bir her iki kesiminde yönetiminde ortak bir konfederasyon kurulabileceği tartışılırken, bir yandan da Valonların ayrıldıktan sonra Fransa’ya katılacağı haberleri kulaktan kulağa yayılıyor. Bütün bu gelişmelerin oluşması halinde Kral II. Albert’in akıbetinin ne olacağı ya da nasıl bir tutum takınacağı sorusu ise Valonların ve Flamanların bugünlerde kafalarını en az yoran mesele olarak duruyor.

Kaynaklar: 1 .....2......3......

Read more...